‘Kış depresyonu’ kabusunuz olmasın

‘Kış depresyonu’ kabusunuz olmasın

Melatoninin ışık etkisiyle baskılanan, uykuya geçişi sağlayan bir hormon olduğunu ifade eden Aile Hekimi Doktor Ozan Uzkut, “Mevsimsel özellikli depresyon tanılı hastalar incelendiğinde kış aylarında daha fazla melatonin salınımı olduğu gözlenmiştir. Sonbahar ve kış mevsiminde güneş ışığından daha az faydalanmamız nedeniyle beyinde bazı merkezler uyarılamadığı için mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin yapımı çok azalır ve bu durumlarda melatonin artışıyla seyreden depresyon ortaya çıkar. Kış aylarında daha çok uykuya ihtiyaç duymamızın en büyük nedeni de ışığın azalmasıyla birlikte serotonin hormonunun azalmasına karşın melatonin hormonunun artmış olmasıdır. Kış dönemlerinde artan melatonin uykuyu arttırmakta ve insanlarda iştah açılmasına neden olur” dedi.

 

Kadınlarda daha sık

Kadınların kış depresyonunun ergenlikte başladığını vurgulayan Uzkut, “Yapılan bir araştırmada kadınlar ve erkeklerde mevsimsel duygu durum bozukluğu görülme sıklığında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Türkiye'de bir devlet üniversitesinin araştırmasına göre, kadınlarda mevsimsel duygu durum bozukluğu oranı yüzde 21.1 çıkarken erkeklerde ise bu oran yüzde 15.5 olarak ölçüldü. Kadınlardaki kış depresyonu yaygınlığı ergenlikle başlayıp menopozla sona erer. Kadınların depresyonuna daha yüksek oranda anksiyete eşlik eder. Daha çok atipik (belli bir kalıba uymayan, herhangi bir grupta rahatlıkla sınıflandırılamayan) özellikleri bulunur ve döngüsel (her mevsim tekrarlayan) özelliği vardır” diye konuştu.

 

Belirtileri

Mevsimsel duygu durum bozukluğunun belirtilerine değinen Uzkut, “Depresif ruh hali, çocuk ve gençlerde sinirlilik ve hırçınlık, ilgisizlik ve memnuniyetsizlik, aktivitelerde azalma, öncesinde keyif alınan şeylerin keyif vermemesi, amaçsızlık, psikomotor hareketlerde artma ya da azalma, yorgunluk ve enerji kaybı, değersizlik duygusu, yersiz ya da abartılı suçluluk duygusu, alınganlık, konsantrasyon güçlüğü, uykuda artma ya da azalma, ölümü ya da intiharı düşünmek, intihar girişiminde bulunmak gelir” dedi.

 

Psikoterapi şart            

Mevsimsel duygu durum bozukluğunun sadece antidepresan kullanımı ile çözülmeyeceğini vurgulayan Uzkut, “Mevsimsel duygu durum bozukluğu tedavisinde sıklıkla antidepresanlar, uyku yoksunluk terapileri ve özellikle de fototerapi kullanılır. Sonbahar ve kış aylarında gecenin uzaması ve ışığa maruz kalınan sürenin kısalmasına bağlı olarak melatonin salınım süresinin artmasıyla organizmada enerji depolanması süreci başlar ve bu süreç daha fazla uyku, gıda alımına yol açar. Antidepresan etkisi gösteren ışık tedavisi (fototerapi) ile melatonin salınımı azaltılarak bu süreç tersine çevrilmektedir. Mevsimsel duygu durum bozukluğunda sadece antidepresan kullanımı çözmez, sadece erteler. Bu nedenle en uygun tedavi yöntemi ilaç kullanımı ile psikoterapinin birlikte ilerlemesidir” diye konuştu.

 

Sabah-akşam yürüyüş

Mevsimsel duygu durum bozukluğu yaşadığını düşünenlerin özellikle sabah gündoğumu ve akşam gün batışı saatlerinde doğaya çıkmaları gerektiğinin altını çizen Uzkut, “Düzenli nefes egzersizleri yapılmalı ve gözlerin olabildiğince ışık almasını sağlamalıdır. Mevsimsel duygu durum bozukluğu yaşayan kişiler halsizliğin de etkisiyle hareketten kaçınır ama fiziksel aktivitenin eksikliği nedeniyle daha halsizleşir. Ancak kişilerin daha fazla fiziksel aktiviteye yönelerek bu kısır döngünün kırılması gerekir. Kışın etkisiyle kişilerin günlük yaşantılarında büyük değişiklikler yapmalarından kaçınmaları, hayatlarına olabildiğince aynı düzenle devam etmeleri, zaten hormonlar bizi bu duruma sürüklüyormuş diyerek durumu kabullenip pes etmemeleri, uyku düzenlerini bozacak kötü alışkanlıklardan kaçınmaları mevsimsel duygu durum bozukluğuna yakalanma riskini azaltacaktır” dedi.

 

Koşulsuz kabul

Depresyondaki kişilerin takip edilmesi gerektiğini hatırlatan Uzkut, “Fizyolojik nedenleri bu denli çok olan duygu durum bozukluğuna yakalanan insanlara karşı yakınları her psikolojik rahatsızlıkta olması gerektiği gibi koşulsuz kabulle yaklaşmalıdır. Depresyondaki kişinin isteksiz ve halsiz davranışları yakınlarını da depresif duygu durumuna sürükler ve tahammül sınırını düşürür. Ancak bu durumun geçici bir süreç olduğu ve kişinin o an belli etmese de yakınlarına ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır. Kişilerin özel alanlarına saygı duyulmalı, üzerlerine “Haydi bir an önce iyileş” diye bir beklenti yüklenmemelidir. Depresyondaki kişilere karşı olabildiğince anlayışlı, hayatlarındaki pozitif şeyler hatırlatılarak yaklaşılmalıdır. Depresyondaki kişilerin intihar olasılığı, diğer kişilerden 100 kat daha fazladır. Bu nedenle depresyondaki kişiler uzaktan da olsa sürekli bir denetim altında bulundurulmalı, bir göz daima üzerlerinde olmalıdır” şeklinde konuştu.